Tereke üzerinde mirasçıların hak ve yetkileri, davacı olmaları

Tereke üzerinde mirasçıların hak ve yetkileri, davacı olmaları

Miras ortaklığı devam ederken mirasçılar tereke üzerinde elbirliğiyle hak sahibi olduklarından, terekedeki hakları paylı olarak değil bölünmez ve bütünsel bir hak olarak mirasçılara aittir. Böylece, örneğin, terekedeki taşınır ve taşınmaz mallar üzerinde miras ortaklığı sırasında mirasçıların MK 701 uyarınca elbirliği halinde mülkiyet hakları vardır ve bu sebeple de mülkiyet hakları elbirliğiyle mülkiyet hükümlerine tabi olacaktır. Mülkiyet dışındaki haklar bakımından ise, kanunumuz mülkiyet dışındaki haklarda elbirliğiyle hak sahipliğini düzenlemediği için, yine MK 701 – 703 hükümleri örneksemeyle uygulanacaktır. Ancak Medeni Kanunun Miras Hukukuna ilişkin hükümleri, Eşya Hukuku Hükümlerine göre özel hüküm nitelikte olduklarından, öncelikle uygulanırlar.

Elbirliğiyle hak sahipliğinde, hak sahiplerinin payları yoktur. Yani elbirliğiyle mülkiyete tabi bir eşya üzerinde maliklerin mülkiyet payları bulunmaz. Buradaki mülkiyet hakkı kayden dahi bölünmez bir bütün oluşturur (MK 701/II). Elbirliği halindeki malikler, konumuz bakımından, miras ortaklığındaki mirasçılar, terekedeki her mal üzerinde bulunan tek mülkiyet hakkının birden çok sahibidirler.

Bunun sonucu olarak elbirliği içindeki hak sahipleri, sahip oldukları bu hakka ilişkin her türlü işlemi, kural olarak, hep birlikte yapmak, her türlü kararı oybirliğiyle almak, şayet bir değerlendirme söz konusu olacaksa, hep birlikte değerlendirmek zorundadırlar (MK 702//II). Miras ortaklığına dâhil mirasçılar da, terekede yer alan hiçbir unsur üzerinde, kural olarak tek başlarına ya da oy çokluğuyla hiçbir tasarrufta bulunamazlar (MK 640/II). Örneğin, bir ya da birkaç mirasçı, tereke malını satamaz, kiralayamaz, ekip biçemez hatta olduğu yerden başka yere götüremez.

Kural, mirasçıların hep birlikte hareket etmeleri olmakla beraber, mirasçıların aralarındaki bir sözleşme sonucu temsilci atamışlarsa ya da kanundan doğan bir temsil veya yönetim yetkisi varsa, ortaklığı dâhil mirasçıların hep birlikte hareket etmeleri aranmaz. Böyle bir halde, atanan temsilci ya da kanun gereği temsil ve yönetim yetkisine sahip olan kişi tek başına hareket eder (MK 640/II). Örneğin, vasiyeti yerine getirme görevlisinin bulunduğu hallerde durum böyledir. Mirasçıların anlaşarak temsilci atadıkları halde de aynı şey söz konusudur. Ancak irade temsilci atanması halinde dikkat edilmesi gereken husus temsilci atamanın oybirliği ile olmasıdır. Ancak belirtmek gerekir ki, mirasçıların anlaşamamaları halinde, sulh hâkimi bir mirasçının başvurusu üzerine ortaklığa bir temsilci atayabilir (MK 640 /III). Mirasçıların atadıkları temsilci BK 32 vd. hükümlerine tabi olduğu için, mirasçılar BK 34’e göre temsil yetkisini her zaman kaldırabilirler ve kaldırmayacaklarına ilişkin önceden verecekleri taahhüt de geçersiz olacaktır.

Mirasçıların MK 494-499 hükümlerine göre belirlenecek olan miras paylarına sahip olmaları, tereke üzerinde mülkiyet (ya da başka bir hak) payına sahip oldukları anlamına gelmez. Mirasçıların miras payları, miras ortaklığı sırasında tereke üzerinde değil, bu terekenin paylaştırılması sırasında talep edecekleri kısım hakkındadır. Diğer bir deyişle, mirasçılar miras paylarına göre terekenin paylaştırılmasını isteyebilirler (ya da tenkis davası açabilirler), fakat miras ortaklığı devam ettiği sürece miras paylarına göre terekedeki mal ya da hakları kullanmayı, yönetmeyi, üçüncü kişiye devretmeyi isteyemezler.

Açılmış bir miras payının henüz miras ortaklığı devam ederken başkasına devri mümkündür. Daha önce incelediğimiz bu durumdan, elbirliğiyle hak sahipliğinin sonuçları etkilenmeyecektir. Zira MK 677 uyarınca, miras payı mirasçılar arasında devredilmişse, kalan mirasçılarla miras ortaklığı devam edecek ve burada, miras paylarının değişmesi esasen tereke üzerindeki hak ve yetkiler bakımından bir etki yapmayacaktır. Buna karşılık miras payı mirasçı olmayan bir kişiye devredilmişse, bu devir miras ortaklığına karşı hüküm ifade etmeyecektir.

Mirasçılardan bazılarının birbirlerine ya da üçüncü kişilere karşı tereke mallarını konu alan borçlandırıcı işlem yapmaları mümkün ve geçerlidir. Zira bu tasarruf işlemi olmadığı gibi, bu borcun ifası da imkânsız değildir. Ne var ki, borçlun ifa edilmesi, diğer bütün mirasçıların ifa (tasarruf işlemine) katılmaları ya da borçlu mirasçıyı yetkilendirmelerine bağlıdır. Aksi takdirde, örneğin tek başına sattığı bir tereke malının mülkiyetini alıcıya geçiremeyecek olan mirasçı, ifa etmemeden sorumlu olacaktır.

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi, bir mirasçının tek başına tereke mallarını geçerli olarak satması ya da kiralaması mümkün olduğu için, aksi görüşü savunan İmre/Erman’a katılmak mümkün değildir. Borçlandırıcı işlem yapmak için tasarruf yetkisinin bulunmasına gerek görmeyen hukukumuzda, satıcının başkasına ait bir malı satması geçerliyken, satıcının hiç olmazsa miras sebebiyle elbirliğiyle maliklerinden biri bulunduğu malın satışının geçersizliği asla ileri sürülemez. Böyle bir durumda, mirasçı sözleşmeyi, sadece kendi adına değil, diğer bütün mirasçıların da temsilcisi olarak yaptığını belirtmişse, belki temsil yetkisi eksikliğinden dolayı borçlandırıcı işlemin geçersiz olduğu savunulabilir. Ancak bu husus dahi tartışma götürür. Zira bu sonuca, satıcı mirasçının, diğer mirasçıların temsil yetkisi eksikliği üzerine kendisinin de bağlı olmayacağını baştan beyan etmiş sayılmasıyla varılmaktadır ki, böyle bir beyanın varlığı en azından her olayda kesin olmadığı gibi, bu tür bir savunmanın dürüstlük kuralına uygun olup olmadığı tartışma götürür.

Elbirliği ile mülkiyetin söz konusu olduğu hallerde, eski medeni kanun zamanında elbirliğiyle mülkiyete tabi bir malın korunmasının gerektiği hallerde dahi ortakların oy birliği ile hareket etmeleri zorunluluğu büyük bir sorun yaratıyordu. Kanundaki bu boşluk uygulamadaki kararlar ile çözülmeye çalışılmıştı. Yeni medeni kanun, bu sorunu gidermek amacıyla gerek elbirliği ile mülkiyeti genel olarak düzenleyen hükümlere (MK 702/ IV) gerek miras ortaklığını düzenleyen hükümlere yeni bir düzenleme koyarak, elbirliğiyle malik olanların her birine, elbirliğine giren hakların korunması amacıyla tek başına hareket etme imkânını vermiştir. Konumuzu ilgilendiren miras ortaklığında gene MK 640/IV’ göre, “Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçılardan hepsi yararlanır”.

Bundan da anlaşılacağı gibi, terekeye dâhil bir malın korunması için zorunlu olan hallerde (örneğin, bir alacağın zamanaşımına uğramasını ya da bir taşınmaza yapılan tecavüzü engellemek amacıyla, ya da haksız zilyede karşı miras sebebiyle istihkak davası açmak), mirasçıların her biri tek başına, birlikte harekete gerek olmadan, temsil yetkisi verilmemiş olsa bile gerekli önlemleri aldırabilecek, örneğin dava açabilecek ya da icraya başvurabilecektir. Sonuç lehe olursa bundan bütün mirasçılar yararlanabilecek; aleyhte olması ise diğer mirasçıları etkilemeyecektir. Bu son halde, başka bir mirasçı ya da mirasçılar aynı konuda yeniden gerekli önlemlere başvurabileceklerdir.

Yukarıda da değinildiği gibi eski Medeni Kanununda, MK 640’ı karşılayan MK 581’de böyle bir hüküm yoktu. Bu bakımdan mirasçılardan birinin tek başına terekeye dâhil olan bir hakkı korumak için dava açması halinde, mesele yukarıda belirtilen 11.10.1982 tarih ve 3/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde çözümleniyordu. Buna göre, mirasçılardan birinin açtığı dava sıfatının yokluğu sebebiyle derhal reddedilmiyor, davaya diğer mirasçıların da katılabilmesini temin için bir süre veriliyordu. Bu katılmanın temin edilememesi halinde, hâkim davayı yine reddetmeyip, mirasçılardan birinin talebi üzerine miras ortaklığına bir temsili atayıp, davayı sürdürebiliyordu. Buna karşılık terekeyi ilgilendiren bir dava, bir ya da birden fazla mirasçı tarafından, yine başka bazı mirasçılara açılmışsa, esasen davalı mirasçının davaya onayını sormak mantıksız olacağından, sadece davalı olmayan mirasçıların onayının aranması yeterli görülmekteydi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Follow us on Social Media