- Tutuklama kararının denetimi nasıl yapılmaktadır? Tutuklama kararına karşı başvuru yolu nedir? Denetim hangi süre aralığında gerçekleştirilmektedir? Tutuklunun denetim yoluna başvurmasında süre ve veya sayı sınırlaması mevcut mudur?
Tutuklama kararının denetimi bir insan hakkı olarak AY 19/8’de ve AİHS 5/4’te düzenlenmiştir. CMK’ya göre de soruşturma ve kovuşturma evresinde verilen tutuklama ve tutukluluk halinin devamına ilişkin kararlara karşı itiraz kanun yoluna başvurulması mümkündür (CMK 101/5, 105).
Tutukluluk durumun devamı süresince de bunun incelenmesi söz konusudur. Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibariyle tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının veya şüphelinin istemi üzerine Sulh Ceza Hâkimi tarafından karar verilir. Kovuşturma evresinde ise duruşmanın her oturumunda ve otuzar günü aşmamak üzere tutukluluk halinin devamı veya sonlandırılması hususunda bir karar verilmesi gerekmektedir (CMK 108 ).
CMK‘nun 104. maddesi uyarınca şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasına salıverilmesini talep edebilir. Bu noktada da herhangi bir süre veya sayı sınırlaması bulunmamaktadır. Bu biçimde yapılmış başvurular üzerine verilen ret kararlarına karşı ise yine itiraz yolunun işletilebilmesi mümkündür (CMK 105 ).
Mülga CMUK’nda da tutuklama kararlarına karşı itiraz kanun yolu öngörülmüş, tutukluluk halinin devamı süresince bunun inceleneceği hüküm altına alınmıştı (CMUK 106,112).
- Adli kontrol kapsamındaki yükümlülüklere uygun davranılıp davranılmadığı nasıl izlenmektedir/denetlenmektedir? Bu yükümlülüklere davranılmadığının tespiti halinde uygulanan yaptırımlar nelerdir? Serbest bırakılan kişinin tekrar tutuklanması için hangi şartlar gerçekleştirilmelidir ve buna ilişkin nasıl bir usuli süreç bulunmaktadır?
CMK’nun 109. maddesi uyarınca adli kontrol, şüpheli veya sanığın bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir. Bu yükümlülüklerin ne şekilde uygulanacağı ve kimler tarafından denetleneceği hususunda ise bütüncül bir düzenleme bulunmamaktadır. 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 12. ve 13. maddelerinde Adalet komisyonunun bulunduğu yerdeki Cumhuriyet başsavcılığına bağlı olarak kurulan denetimli serbestlik hizmetleri müdürlüğünün, soruşturma ve kovuşturma evresinde verilen adli kontrol kararlarında belirtilen yükümlülüklerle ilgili çalışmaları yapmakla görevli olduğu ifade edilmektedir. Yine aynı Kanun’un 15/A maddesinde şüpheli veya sanıkların toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetiminin elektronik cihazların kullanılması suretiyle de yerine getirilebileceği ifade edilmektedir. Ancak bu hususta çıkarılan Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin adli kontrolün uygulanmasına ilişkin 57. ve devamı maddeleri, son derece yetersizdir.
Yukarıda tutuklama bağlamında da denildiği gibi adli kontrol yükümlülüklerine uymama durumunda ne şekilde hareket edileceği CMK’un 112. maddesinde düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre yükümlülüklere isteyerek uymayan şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun tutuklama kararı verilebilir. Başka bir ifade ile tutuklama yasağı olsa dahi hürriyeti bağlayıcı ceza öngörülmüş suçlarda tedbirlere uymayan kişinin tutuklanması mümkündür. Buna karşın kişinin tutuklanması bir zorunluluk değildir. Adli kontrol konusunda karar veren yargı mercii (hâkim veya mahkeme) tedbirin vasıf ve mahiyetini değiştirerek, adli kontrol tedbirinin uygulanmasına devam edebilir. Adli kontrole tutuklama süresinin dolması nedeniyle başvurulmuşsa tekrar tutuklamaya karar verilemeyeceği veya yeniden tutuklamanın mümkün olduğu savunulsa bile makul süre ölçütünün dikkate alınması gerektiği ifade edilebilir.
Adli kontrol tedbirlerine uymamak bakımından değinilmesi gereken özel bir husus 109/3-f bendinde düzenlenen belli bir güvencenin yatırılmasına karar verilmesi halidir. CMK’nun 113. maddesine göre bu güvence ile amaçlanan şüpheli veya sanığın bütün usul işlemlerinde, hükmün infazında veya altına alınabileceği diğer yükümlülükleri yerine getirmek üzere hazır bulunmasını sağlamak, katılanın yaptığı masrafları, suçun neden olduğu zararların giderilmesi ve eski haline getirme için gerekli masrafları; şüpheli veya sanık nafaka borçlarını ödememeleri nedeniyle kovuşturuluyorlarsa o nafaka borçlarını kurumsal giderleri ve para cezalarından karşılamaktır. Şüpheli veya sanık, tedbirlerin amaçlarından birisi olan usuli işlemlere geçerli bir mazereti olmaksızın katılmaması durumunda, yatırılan güvencenin bu amaca özgülenmiş bölümü hazineye gelir kaydedilir. (CMK 115).
Serbest bırakılan kişinin tekrar tutuklanması bakımından, özel ve farklı bir düzenleme bulunmamaktadır. Şüpheli veya sanık, ilk defa hangi koşul ve şartlarla tutuklanmasına karar veriliyorsa, aynı usulle tutuklama kararı verilebilir.
Mülga CMUK’ta adli kontrol adıyla bir tedbir düzenlenmiş olmamakla birlikte mevcut düzenlemedeki adli kontrol yükümlülüklerinden biri olan güvence verme, kefaletle salıverme olarak amaç yönünden daha sınırlı bir biçimde düzenlenmişti (CMUK 117-122). Kefaletle salıverilen tutuklunun yeniden tutuklanmasına ilişkin olarak Kanunun 120. maddesi kişinin kaçma hazırlığında olması veya usulü dairesine davet emrine mazereti olmaksızın uymaması yahut tutuklanmasını gerektiren yeni sebeplerin ortaya çıkması halinde verdiği kefalete bakılmaksızın yeniden tutuklanacağı öngörülmüştür. CMUK 121 ve 122’de de kefalete lüzum kalmaması, kefaletten kurtulma ve kefalet parasının hazineye gelir kaydını gerektiren haller detaylı olarak hüküm altına alınmıştır.
- Soruşturma evresinde tutuklamanın devamına gerek görmeyen savcı tutukluyu kendiliğinden serbest bırakabilir mi?
CMK’nun 103/2. Fıkrasına göre soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının, adli kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi resen serbest bırakmak yetkisi bulunmaktadır. Yine kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda da şüpheli serbest bırakılır. Benzer bir hüküm mülga CMUK 126’da da yer almaktaydı.
- Hukuk sistemimizde tutuklama tedbirine alternatif bir koruma tedbiri bunmakta mıdır?(örneğin ev hapsine, elektronik gözetim gibi).
- Eğer varsa böyle bir kurumun somut olayda uygulanabilmesi için gerekli olan şartlar ve öngörülen usul nedir?
Hukukumuzda özele bir adli ev hapsi, elektronik gözetim gibi özel bir tutuklama alternatifi bulunmamaktadır. Ancak adli kontrol tedbirleri bağlamında şüpheli veya sanığa konutu terk etmemek, belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek, belirlenen yer veya bölgelere gitmemek gibi adli kontrol tedbirlerinin uygulanması mümkündür. Bu tedbirlerin 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 15/A maddesi uyarınca elektronik izleme ile uygulanması mümkündür. Ancak tekrar ifade etmek isteriz ki, bu haller özel bir tedbir değil adli kontrol tedbirleri başlığı altında ele alınmaktadır.
- Tutukluluk halinin kişinin alacağı cezadan mahsubu nasıl düzenlenmiştir?
Tutuklulukta geçen sürelerin mahkûmiyetten mahsubu TCK’nun 63. Maddesinde düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş süreler hükmolunan hapis cezasından indirilir. Şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran hallere tutuklama ile birlikte, gözaltında geçirilen süre ve CMK’nun 109/3-e bendinde düzenlenen uyuşturucu uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla hastaneye yatma halleri de dâhildir. Mülga TCK 40’ta da tutuklulukla sınırlı olarak benzer bir hüküm yer almaktaydı.