Tutuklamada azami süreleri düzenleyen CMK’nun 102. maddesi bu tür bir ayırım yapmamaktadır. Düzenleme mahkemelerin görev alanlarına göre suçlar için azami tutukluluk sürelerini belirlemiş ve bu süreden daha uzun süre kişilerin tutuklu kalmasına izin vermemiştir. Ancak Yargıtay, ilk derece mahkemesinde hüküm verildikten sonra,artık tutuklama süresinin işlemeyeceği kabul ederek bir gün kişinin “hüküm özlü tutuklu“ veya “hükmen tutuklu“ olduğu sonucuna ulaşmış ve bu içtihadını tekrar eder hale getirmiştir ( YCGK, 29.03.2011 tarih, 2011/3-49 E. ve 2011/28 K., aynı yönde YCGK, 12.04.2011 tarih, 2011/1-51 E. ve 2011/42 K.). Anayasa Mahkemesi de Terörle Mücadele Kanunu’nun belirli suçlarda CMK’daki tutuklama süresinin iki kat (10 yıl) uygulanacağını öne öngören mülga 10. maddesindeki düzenlemeye ölçülü bulmayarak (AY 2,13 ve 19‘a aykırı görerek) iptal ettiği kararında AİHM kararlarına atıf yaparak mahkumiyet kararı sonrasındaki sürecin tutukluluk olarak değerlendirilmediğini belirtmiştir ( AYM, 04.07.2013 tarih, 2012/100 E. ve 2013/84 K.) Ancak söz konusu kararda da vurgulandığı üzere AY 19/07‘de (keza AİHS 5/3‘te) kişilerin makul süre içinde yargılanma ve makul süreyi aşan sürelerle tutulu kalmama hakları güvence altına alınmış olup Yargıtay (ve AYM ) uygulaması çerçevesinde CMK 102‘deki sürelere mahkumiyet sonrası süre dahil edilmese bile bir bütün olarak tutukluluk süresinin makul olması gerektiği açıktır. Yukarıda değindiğimiz üzere mülga CMUK‘nda alt sınırı 7 yıl ve daha fazla hapsi gerektiren suçlarda zaten tutukluluk durumunun devamına karar verilebildiği için süreyle ilgili benzer bir tartışmanın bulunmadığını söylemek mümkündür.
Ancak AY‘nın ve AİHS‘nin belirttiğimiz hükümleri ve AİHM içtihatları çerçevesinde makul süre ile ilgili sorunların önceki uygulamada da mevcut olduğunu ifade etmek gerekir.